31 Mayıs 2010 Pazartesi

Ekmeğin pişmesini beklerken...



Acıktım. Hem de çok acıktım ve ben bu kadar acıktığımda meme vakti geçmiş bir bebekten de huysuz oluyorum. Sanki o an hemen bir şey yemeye başlamazsam kısa süre sonra erimeye başlayacakmışım gibi geliyor bana. Vücudum geri dönüşü olmayacak bir tahribata uğrayacak gibi hissediyorum! Abartıyorum sanıyorsunuz. Belki sadece biraz.

İşte böyle çok aç olduğum bir öğleden sonraydı ve dünyalar tatlısı sevgilim yeni aldığımız ekmek makinesinde ekmek yapmak istediğini söyledi. "Ne kadar sürer?" dedim. "Üç saat" dedi.

Üç saat mi?!

Onu kıramazdım. Gerçekten. Hem kırmak da değil yani, ekmek konusunda o kadar coşkulu, o kadar heyecanlıydı ki bu çocuksu sevincin önüne geçemezdim. "Hayır ama ben çok açım hemen yiyelim, ekmeği sabaha yaparsın" gibi bir çıkış yapamazdım. Hem çok iyi biliyorum ki ben bu kadar heyecanlı olsam, o da benim için bu kadarcık fedakarlığı seve seve yapardı.

Pekiyi dedim sevgilim, o zaman ben alış-veriş yapmaya gideyim. Bisikletime atlayıp adanın çarşısına indim. Dedim yemek vaktine kadar biraz meyve falan yiyelim bari. Dönüşte ana yemekten öncesi için bu sofra kuruldu işte.

O akşam için de sponsorumuz Turasandı. Bu içimi çok rahat olan beyaz şarabın %12 alkol içerdiğine inanmak gerçekten çok zor. Ancak içip bitirdikten sonra dedik, "evet, bir şişe içtik yahu!" diye.

Ekmek mi? Harika olmuştu.

30 Mayıs 2010 Pazar

Mariachi vardı, nerede o?



+ Sevgilimmm! Mariachi aldım!!!
-Aaa! Black mi yoksa hem de?
+ YOk black bulamıyorum ya nedense? Ben de çok beğenmiştim aslında ama..
-Ama ben kahve içecektim şimdi...
+O zaman seninkini buzluğa koymayayım mı? Hellimler kızarana kadar buzlukta tutacağım ben
-Bilmem ki... Kahveden sonra içerim belki..

(fotoğraf diyalogdan yaklaşık olarak 24 saat sonra çekildi. yazık oldu mariachimize :) )